Uncategorized

İnternetten Para Kazanmak: Hayaller, Gerçekler ve Blog Yazarlığı

İnternet üzerinden “bir şeyler yaparak” para kazanma fikri insanlara her zaman cazip gelmiştir. Bu cazibenin sebebi ortada: Bir patronun veya yöneticinin emri altında çalışmaktansa, kişinin kendi işinin patronu olması fikri herkese sıcak gelir. Ancak bu “online kazanç” sevdasına kapılıp, işi gücü bırakarak hemen sonuç beklemek büyük bir hatadır.

​İnternet projelerinde; başlangıç, gelişme ve süreç vardır, ancak kesin bir “sonuç” yoktur. Çünkü sonuç, sürecin içine gizlenmiştir. Projenizin başlangıç ve gelişme aşamalarında para kazanma ihtimaliniz neredeyse sıfırdır. Elle tutulur, gözle görülür kazançlar sağlamak, projenizin o sonu gelmeyen “sonuç” kısmında başlar.

​Unutmayın; günde bir ekmek parası kazanmakla, günde bir menü parası kazanmak arasındaki fark sadece miktardır; hepsi birer kazançtır. Ancak bu başlangıç miktarları vizyonunuz için yeterli bir örnek olsa da, yaşamınızı idame ettirmeniz için yeterli değildir. Bu, sabır gerektiren uzun bir yolculuktur.

​Reklam Dünyası ve “Sistem” Nasıl Çalışır?

​İnternet reklamcılığının mantığını kaba taslak anlamak, neyle karşı karşıya olduğunuzu bilmek açısından önemlidir.

​Reklam şirketleri, markalarla anlaşarak kampanyalar oluşturur. Örneğin; bir marka 500 bin gösterim için reklam şirketine belirli bir bütçe (örneğin 1000 TL) öder. Reklam şirketi de bu kampanyayı iş ortağı olan yüz binlerce blog ve web sitesine dağıtır.

​Sizin bloğunuzda bu reklam yayınlandığında, pastadan çok küçük bir dilim alırsınız. Tıklama veya gösterim başı kazançlar genellikle “kuruşlar” seviyesindedir. İşte bu yüzden, kayda değer bir para kazanmak için sitenizin yüz binlerce ziyaretçiye ulaşması gerekir.

Buradaki en büyük tuzak şudur: Birçok reklam ağı “ödeme alt limiti” (Örn: 100 TL veya 200 TL) koyar. Blog yazarlarının büyük çoğunluğu, ziyaretçi sayısı yetersiz olduğu için bu limitlere ulaşamadan pes eder. Biriken o küçük paralar (30 TL, 50 TL) içeride kalır, zamanla unutulur ve sistemin kasasına kar olarak kalır. Kazanan her zaman reklam veren ve reklam şirketi olur; yayıncı ise sabırlı değilse kaybeder.

​”Tıkla Kazan” ve Anket Tuzakları

​İnternetten para kazanma modelleri dendiğinde karşınıza “Reklamlara tıkla kazan”, “Mail oku kazan” veya “Anket doldur kazan” gibi sistemler çıkacaktır.

​Bu sistemlerin çoğu zaman kaybıdır. Kazançlar o kadar düşüktür ki, ödeme alt limitine ulaşmak aylar, hatta yıllar alabilir. Ayrıca bu sistemlerin çoğu “saadet zinciri” mantığıyla çalışır. Sizden sürekli yeni üyeler bulmanızı isterler. “Altınızda ne kadar çok üye varsa o kadar kazanırsınız” vaadi, sürdürülebilir ve itibarlı bir iş modeli değildir. Zincirin bir halkası koparsa, tüm emekleriniz boşa gider.

​Neden Blog Yazarlığı?

​Tüm bu riskli ve düşük getirili modellerin aksine, blog yazarlığı kendi “dijital varlığınızı” oluşturmaktır. Başkalarının maillerini okumak yerine, kendi içeriğinizi üretirsiniz.

​İnternetten para kazanmak, standart bir mesai (9-6) kadar zahmetlidir. Tek farkı, başınızda bir patronun olmamasıdır. Blog sitenizden gelir elde etmenin yolu bellidir:

  1. ​Daha çok çalışmak.
  2. ​Özgün içerik üretmek.
  3. ​Konularınız için orijinal fotoğraflar/videolar çekmek.
  4. ​İçeriğinizi sosyal medyada ve ilgili platformlarda duyurmak.

​SEO ve İçerik Stratejisi: “Ne Yazdığınızı Bilin”

​SEO (Arama Motoru Optimizasyonu) önemlidir, ancak “yazmış olmak için yazmak” size bir şey kazandırmaz. İçeriğinizin ve hedef kitlenizin uyumlu olması gerekir.

Bir örnekle açıklayalım: Diyelim ki çok kitap okuyan birisiniz ve kitap incelemeleri üzerine bir bloğunuz var. Bu blogda sırf popüler diye “Evcil Hayvan Bakımı” üzerine bir yazı yazıp öne çıkmayı beklemeyin. Bir kullanıcı Google’da evcil hayvanları arattığında, Google sizin yazınızda o kelimeler geçse bile, önceliği tamamen hayvanlar üzerine kurulu olan otoriter sitelere verecektir.

​Google algoritmaları oldukça zekidir. Sitenizin genel teması (kitaplar) ile alakasız bir içerik (hayvanlar), arama sonuçlarında geride kalmaya mahkumdur. Bu yüzden uzmanı olduğunuz, sitenizin ana konusu olan alanda derinleşin.

​Sonuç: Gökdelen ve Asansör Metaforu

​Birçok kişi internet girişimlerini “kısa yoldan köşeyi dönme” aracı olarak görür. Hedefinizi “çok katlı bir gökdelenin en üst katına çıkmak” olarak düşünün.

  • Asansör: Binanın tepesine 30 saniyede çıkmak.
  • Merdiven: Tüm katları tek tek, emek vererek çıkmak.

​Herkes asansöre binmek ister. Ancak internette “hazır bir binanın asansörü” diye bir şey yoktur. Eğer kendi projenizi yapıyorsanız, o gökdeleni temelinden başlayarak kat kat siz inşa etmek zorundasınız.

​Facebook, Instagram veya Twitter gibi platformlar, başkalarının inşa ettiği gökdelenlerdir; siz orada sadece kiracı veya ziyaretçisiniz. Kendi sitenizi kurmak ise kendi binanızı dikmektir. Başlangıçta 100 katlı bir gökdelen dikmek zor olabilir, ama içi boş bir gökdelenin de kimseye faydası yoktur. Ziyaretçisi olmayan site, boş bir binadan farksızdır.

Bu yüzden hayalperest olmayın, vizyoner olun. İstisnalara (bir gecede zengin olanlara) kafa yormak yerine, işleyen bir sisteme kafa yorun. Sabırla, tuğla üstüne tuğla koyarak ilerlerseniz, o gökdelenin manzarasına günün birinde mutlaka ulaşırsınız.

Blog yazarak para kazanma rehberi

AngelsTurkiye sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Shares:

Bir Cevap Yazın