‘Ohoo, çok iş’ diyerek ötelediğiniz her şey, geleceğinizdeki olma olasılıklarınızdan her birini yok etmek demektir.
İnsanın gücünü, potansiyelini küçümsememek gerekiyor. İstemek ve ardından harekete geçmek gerekli olsa da, bu iki tanım birbirinden tamamen farklıdır. Bir şey istiyor ve hayal ediyorsanız, hayal olarak kalmaması için ilk adımı atmak gerek. İstediğin gelecek, denizleri yaratmak kadar zor değil. Başlangıçta insana verilen potansiyel, herkese eşit olarak dağıtıldı ve yetenekler kesinlikle şansa bırakılmaması gereken, yeşermeyi bekleyen hazır bir dal gibidir. Ve emin olun, tüm potansiyellerinizle kapalı kutu teslim edildiniz bu dünyaya ;)
Kendinizi bilgiyle besleyin ve hiçbir zaman bir şey olmak için geç kalındığı kanaatine kapılmayın! Hayır, 60 yaşından sonra sıfırdan doktor olmaya soyunmak pek mantıklı bir olasılık olmayabilir. Hani 20’sinde, 30’unda, 40’ında bir şey olamamışsa insan, ki bu da çok normal… Kaderin cilvesidir deyip geçebilirsiniz ve hâlen şansınız var. Olasılıklar ve parametreler yine çok fazla, farkındayım… Ne demek isteyip nasıl bir sarmala dolaştığımın da farkındayım.
Hayallerinize erişmek için öncelikle eğitimden vazgeçmeyin. Okumaktan, yazmaktan vazgeçmeyin. Temel veya olası en ileri düzeyde teknolojiye hâkim olun. Mutlaka ama mutlaka yabancı dil öğrenin. Sadece yabancı dil öğrenmekle kalmayın, bilmek isteyin, bilmek için uğraşın! Konuşacak veya söyleyecek bir şeyiniz yoksa, bunu hangi dilde ifade etmeyi bekleyebilirsiniz ki? Ne söyleyeceğinizi bilmeden dil öğrenmek olamaz. Bu yüzden önce kendi dilinizi çok iyi tanıyın ki, bu size bir diğer dili öğrenmede kılavuz olacak! Sonra başka dilleri keşfetmeyi isteyin ve tekrar etmeye çalışın. Bilgiyi elde etmeye ve iletişim kurabilmede ustalaşmaya çalışın…
Çünkü dünyada neredeyse her şey boş ve herkes aslında çok bencilce, körlemesine ve sırf çıkar için yaşıyor gibi bir yorum çıkarabilsek de hayattan, gerçekten çok iyi insanlar olduğu da biliyoruz. Ancak artık, iyiyi kötüyü iyi düzeyde ayırt ettiğimizden dahi şüphelerim var. Durum o kadar çıkmaza giriyor ki… Burada susuyorum…
Hangi mesleği yaptığınızın bir anlamı da yok… Ah, bir anlatabilsem, ah bir yazabilsem her şeyi… Daha neler söyleyeceğim de biraz frenliyorum kendimi. Hayatı anlamak da önemlidir! Kavrayabilmek, fark etmek. Çeşitlilikleri görmek, tolere edebilmek.
Maalesef sadece yapıcı cümleler kurmayacağım. Ama kimseyi de suçlayamam ki. Kime yetebilir ki insan? Bir başkasına fark ettirmek için uğraşlar da beyhudedir zaman zaman. Ahhh diye derin bir iç çekişim var ki, sormayın. Nedir bu kaos, karmaşa diye haykırasım varken…
Hayır, öyle değil… Mücadele etmek gerekiyor.
‘Doğruların görünmez orduları vardır’ bu sözü duyduğumdan beri unutamıyorum…
İletişim sanırım ki her şeyin anahtarı. Tarifsiz bir şekilde, ön yargı gibi bazı şeyleri tam bilmeden kesip atmak ve iddia etmek… İşte, ön yargı budur. Netleştirmeden doğruyu yanlışı seçemezsin. E doğru ya, insan biraz şövenist de oluyor, ideolojik de oluyor, oluyor da oluyor. Olaylara tarafsızca yaklaşmak gerekir. Ama kimse tamamen tarafsız olamaz ki? Kimse mübarek insan değil yani. Hani tabi mübarek insanlar var elbette. Ama neyse işte yaaa, tövbe tövbe :)
Hani, iyi olmak gerekir, tarafsız olmak gerekir. En yakınınızdaki insan bir şeyleri fark etmiş ve bir uğraş veriyorsa, destek olmak gerekir. Eğer o kişinin arkadaşıysak bunu yapmalıyız. Arkadaşlardan yardım görememek diye bir şey de var, bunu hepiniz çok iyi biliyorsunuz… Ama hayat bu, ne onlarla ne de onlarsız olmuyor, olamıyor veya oluyordur da belki bilemiyoruz işte. Karmaşık hani biraz. Öyle ki; bir salkım üzüm istesen, üzüm bağı vermiş gibi davranır bazısı. Okyanusta bir damla kadar iyilik ol dersin, bu defa da kişi, kendi üstünden yarar elde edeceğini düşünerek yapacağı varsa da uzak durur! Destek olmak değil, köstek olmak vardır bazılarının doğasında… Önleminizi alın!
İnandığınız şeylere, olmasını istediğiniz şeylere motive olun ve ona yapışın ki, ondan bir şeyler olsun. Olana kadar yüzüne kimse bakmasa da, olunca seni yemek isteyen çok olur. Sen, o olmak istediğin şeyden veya yapmak istediğin her neyse, hani iyi bir şeyse, (yoksa nefretinden gidip bir arkadaşını veya sevmediğin birini öldür demiyorum) ve o iyi şeyi yapmadıysan dahi yapmak istemekten vazgeçme. Çünkü vazgeçmek daha da kötü. Umut çölde bir yağmur damlasıdır, bunu unutma.
Biliyorum, gerçek denen şey per gerçek değil. Hani gerçek tabi de… Nereden baktığınıza bağlı. Sürekli şekil değişiyorsa, gerçek falan fistan feşmekan olmaz mı :) Neyse, tozuttum sona doğru…
Önünüze taş koyan bir arkadaşınız mı var? Yok mu? Şanslısınız. Hani dost kazığını bilmeyenin dostu olmamıştır saçmalığında bir tadı var işte anlatmak istediğimin. Kötü arkadaşlarımız da var, iyi arkadaşlarımız da, göreceli olarak (yine çok fazla parametre).
Birine değer vermenin yolu, bu dünyanın malından geçer. Kimseye değer veremezsin, o halde bu mu yani? Kimsenin parası pulu yok ki. Olanda vermez ki. Niye versin ayrıca? Ne yapcan ki?
Paran yoksa adam bile değilsin yahu. Kimse başarına, kimse bilgi birikimine bakmaz ki yerine göre! İtin g..tüne sokuverirler adamı. 10 diploman olsa ne olur ki? ‘Cahille yapılan her muhabbet ateşe odun atmaktır’ sözüyle, ‘cahilin yanında kitap gibi sessiz ol’ felsefelerinde kaldım gittim…
Bir kaç yıl önce öğrendiğim basit denklem: İnsanlar gerçeğin kendisine değil, deneyimlerine cevap verirler. Aman, ne güzel şey öğrenmişim….
AngelsTurkiye sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.