Maalesef 70ler veya 80’lerin Lgbt bireylerinin başına gelenleri gören 90’lar ve 2000’lerin Lgbt bireyleri olarak bizler de az çekmedik ve çekmeye devam ediyoruz. Ancak, sadece eşcinsel olduğumuz için direk suçlu olduğumuz yıllarda yaşamadığım için kendimizi şanslı hissediyor, ve daha önceki nesil için de üzüntü duyuyorum. Çünkü, ‘eşcinsel olmanın suçlu olmak’ olduğu bir yaşamın kıyısından geçtik te denebilir. 16 ila 19 lu yaşlarında, daha kendimizin dahi adını koyamadığımız o dönemlerde direkt olarak veya dolaylı olarak insanların ve bazı güvenlik güçlerinin dayatma ve zorbalığını gördük. Ve neyseki o yıllar çok geride kaldı…
Çoğumuzun 16 – 21 yaşlar arasında olduğu 90 lı yıllara denk gelmişti bizim dönemimiz. Nasıl oldu, nasıl geldi geçti zaman, olaylar nasıl gelişti vesaire, o kadar çok ayrıntı varki; neresinden tutup yazmaya başlasam bilemedim.
O dönemlerde parklarda bahçelerde gezerdik. Çocukluk işte! Bi yandan kendini keşfetme, bir yandan ise farklı, yani lgbt olmanın verdiği tarifsiz burukluk ve yalnızlık ile bir oraya bir buraya giderdik. İnsanlarla tanışmak, aşk aramak, veya her ne ise aradığımız… hep bi arayış ve koşuşturma içindeydik. Bana mısın demezdik. Annemin tabiri ile, it ayağı yemiş gibi gezerdik 🙂 E doğal olarak kendimiz gibi olan yaşıtlarımızla da bu şekilde karşılaşırdık, arkadaş olurduk, grup olurduk… Sonra beraberce gezerdik. İlginç gelirdi kendimiz gibi olanlar. E zaten o dönemler değil midir köklü arkadaşlıklarımızı bulduğumuz yıllar?
Birer yetişkin olduğumuz günümüzde, çoğumuz için arkadaşlıktan eser kalmamış veya bazılarımız için, gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür gibi bir şey olmuş arkadaşlıklar! Sorsalar şimdiki travesti, trans veya lgbt arkadaşlarımı nerden tanıyorsun diye. Hepsini parklardan bahçelerden tanıyorum derdim. 🙂
O dönemlerde feminen, çok belli, az belli vs gibi tanımlarla ayrıştırırdık kendi birbirimizi. Belli olmayanlar, belli olanlarla çok takılmaz korkudan ötürü gerli gereksiz küçük ayrımlar olurdu. Ancak o dönemlerde muzurluklarımız ve ayrıştırmalarımız bile daha bir masumdu. Bir önceki yazımda da bahsettiğim Simple’lık ve Ka’lık olgusu tam da o yıllarda vukuu bulmuştu 🙂 Atatürk parkı çok meşhurdu. Hafta sonları herkes orada toplanırdı. O dönemlerde parklar bahçeler meşhurdu çünkü gidecek yerler yoktu. Partner bulmak veya arkadaşlarımızı görmek için parklara giderdik.
Belli veya değil, Lgbt olduğumuzu bi şekilde gizlerdik. Korkardık çünkü. Oysaki yaşıtlarımız olan heteroseksüel çocuklardan tek farklı yanımız cinsel tercihlerimizdi! Kendimizi ifade edecek yerler yoktu parklar bahçelerde tanıştığımız kanka olduğumuz kişilerle gezerdik genelde. Çoğumuzun ekürü vardı o dönemlerde. Şimdiki kadar yalnız da değildik. Parklar, kafeler veya bizi hoş karşılayan yerler bulduk mu oralara giderdik. Derken, ablalarımız dediğimiz bizden büyük lgbt bireyleri de o dönemlerde tanıdık. 70’ler veya 80ler dönemine denk gelen hayatlarını 90 lar ve 2000 li yıllarda geçen bizimkilere göre daha zor olarak tanımlarlardı. Bizim 90 lı yıllarda yaşadıklarımızı göz önünde bulundurunca daha kötü olan öncesini düşünemiyorum. Çünkü bizim başımıza gelmedik kalmadı da 🙂
İlk başlarda kendi tabirimizce, ‘çok belli’ olan lgbt veya bazıları travesti olan ablalarımızı sokakta görünce konuşmaya korkardık. Halbuki onlardan biriydik ve can atardık konuşmak için. Ama korkardık veya zar zor yanaşır bir şeyler öğrenmeye çalışırdık. Çünkü o dönemlerde abla dediğimiz büyüklerimiz, dayak yer veya başka kişilerin zorbalığına maruz kalırdı. Aynı muameleyi görmekten korkardık. Bütün bunları ve o kişilerin başlarına gelenleri gördük duyduk. Televizyonlarda haberlerde ara ara, travesti dehşeti, travesti kavgası, travesti dehşet saçtı falan gibisine yazılar ve haberler derken iyice korkar olduyduk. Sonra bir iki tane bar, klüp, taverna, birahane vs gibi yerler keşfetmeye başladık. Oralara girmeye yaşımız tutmaz kapıdan çevirilirdik. Bazen merakımızdan bazılarına, gizli kapaklı girer erken saatlerde çıkmak zorunda kalırdık. Sonra 90 larda İnternetin patlamasıyla hayatımıza internet kafeler girince çoğumuz için gidecek yeni yerler ortaya çıktı. İnternetten sohbet veya arkadaşlık kurmak gibi olayları ozamanlar keşfettik. Mirc vs benzeri chat ortamları çok meşhurdu. Gay kanalları vs. gibi sanal sohbet odaları kendimizi ifade etmenin bir nick ile başladığı dönemlerdi. 2000’lerde neredeyse hiç bir akımın yeni kalamadığı kadar hızlı bir dönüm noktasına girdiğimizde çoğu arkadaşımızla yollarımızın ayrıldığı bir döneme girmiştik. Kimimizin aile baskısı yüzünden evlendiğini, kimimizin ailesinden kaçıp travesti olmak için İstanbul’a geldiği dönemdi. Zaman su gibi geçti ve sanırım geçmeye de devam ediyor. Özellikle 90lar ve 2000 li yılların başları kısaca böyleydi. Peki ya günümüzde?
O dönemlerde doğan günümüzdeki yeni nesil LGBT’nin döneminde 2018’deyiz
Bir zamanlar ablalarımızın bize anlattığı gibi bizlerde yeni nesil Lgbt’nin daha şanslı olduğu düşüncesindeyiz sanırım. Küçük şehirlerde bile daha az ön yargı ile büyüyen daha bilinçli bir Lgbt topluğu yetişiyor. Bizim dönemimizdeki zorlukların çok azıyla karşı karşıyalar. Parklara bahçelere mecbur değiller. İstanbul Ankara İzmir gibi büyük şehirlerde olanlar zaten her zaman daha şanslıydı ama kendi gibi insanlarla sosyalleşebilecekleri kafelerin barların olması yeni nesil Lgbt bireyler için daha şanlılar demek için yeterli. Bizim internet kafelerde zar zor kullandığımız internet artık modern cep telefonlarında ve Lgbt bireylere yönelik onlarca tanışma ve arkadaşlık sitesi ile birilerini bulmak an meselesi. Günümüzde Lgbt bireyler daha rahat sosyalleşerek çevre edinerek, farklı iş veya eğitim hayatı gibi konulara yönelebiliyorlar. Bazı Lgbt bireylerin trans kadın olmak için seks işçisi olmak zorunda olmadıkları bir dönemdeyiz de diyebiliriz. Çünkü daha az toplum baskısı daha özgür ve daha akıllıca davranan bir Lgbt toplumu demektir. Günümüzde özellikle gelişmiş ülkelerde Lgbt olmak artık bir ağır bir tabu değil. Bazı aileler daha bilinçli ve çocuklarının Lgbt olmalarını bizim dönemimize kıyasen daha iyi tolere edebiliyor ve hatta destek olup çocuklarının mutlulukları için çaba sarfediyor. Türkiyede de buna örnek temsil edecek aile sayısı Avrupa ve Amerikadakilerle ne derece kıyaslanabilir bilemiyorum ancak Listag.com gibi Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Trans, İnterseks bireylerin aileleri ve yakınları diye başlıklı bir online topluluk sitesi var. Özellikle çocukları LGBT olan anne ve babalardan oluşan bu topluluk bence son derece gurur ve casaret verici. 2018 yıllardayız ve durum artık çok daha iyi bir hal almış durumda. İşte mutşaka izlemeniz gereken bazı belgeselleri listag’ın sitesinden bloguma ekledim. Keyifli seyirler
National Geographic’in Cinsiyet devrimi belgeseli son derece hassas noktaları ele almış ve mutlaka izlenmesi gereken bir belgesel. Ancak yayından kaldırılmış. Google araması yaparak belgesele ulaşabilirsiniz.
Ayrıca özellikle Amerikadaki Lgbt gençlerin hikayelerinin paylaşıldığı http://wearetheyouth.org/ web sitesini ziyaret etmek isterseniz linke gitmeniz yeterli. işte sitenin ana sayfasından bir kare
Her zaman olduğu gibi söyleyecek daha çok şey var ve daha fazlası olacak… Sevgilerle