
Koronavirüs karantinasının sonunda, yeni bir başlangıcın başında, Adana yönüne yolculuğum esnasında başlıyorum bu yazıma… (ekleme düzenleme vs. derken ne zaman yayınlarım bilmiyorum) Bu gün 30 mayıs 2020
Koronavirüs süreci, bizim bildiğimiz tarih aralığında, tüm dünyanın aynı anda girdiği ilk sınavı sayılır. İlginç olacak, tam da bu dönemde belki izlenmemesi gereken The walking dead dizisini izliyorum. ‘İzlenmemesi gereken’ derken, dizide dünya, ölümcül virüsten bitmiş falan. İçinde olduğumuz karantina dönemi ve bu dizi arasında istemeden de olsa onlarca bağlantı kurmak mümkün. E tabi dizide olanlar tam bir felaket. Bir koronavirüs oldu ortalık böyle oldu. Gerçekten zombi virüsü olsaydı ne olurdu merak ediyorum. Ama neyse ki zombi virüsü gibi bir şeyin ölüleri canlandırması olayı bilimsel açıdan imkansızmış. Ama Allah korusun eğer olsaydı! Kesinlikle The Walking Dead dizisinde olanlardan çok daha beter bir şeyler olurdu o kesin. Konumuz tabiki The walking dead dizisi değil elbette. Malum Koronavirüs süreci…
Ben özel ders sektöründe olan bir eğitmenim. Maaşlı çalışan çoğundan farklı olarak maaşımın bir kısmının ödenmesi gibi bir durum söz konusu değil. Çünkü benim gibi özel ders sektöründe olan öğretmenlerin çoğu benimle aynı durumda. Yani ders varsa para var ders yoksa para yok… Beldeli koli gibi… Koli varsa varsa para var yoksa para yok. E tabi bu durumu aksine, aleyhlerine çeviren bir çok eğitim platformu da oluştu. Kötü değil elbette, hatta gayet de iyi bir şey. Özellikle sağlık için evde kalınması gereken bu dönemde en iyi alternatif. Kısacası bende bir kaç öğrencim ile çevrimiçi ortama geçtik. Ama özellikle de yüz yüze olması gereken özel eğitim sektörü, ciddi anlamda sekteye uğradı. Bu bağlamda çevrim içi eğitimler hayat kurtarır düzeyde. Elbette başka sektörler için önem sıralaması değişiklik gösterecektir ona eminim. Çünkü herkesin işi gücü bundan etkilendi.
Koronavirüs İlk başlarda çok ciddiye alınmadı, almadık!
Herhalde haberlerde anlatıldığı gibi gençliğimize güvendik. Arkadaşım karantinanın ilk günlerinde bana geldi gitti falan. E tabi sosyal mesafeye özen gösterdik, ama yine de bizim gibi binlerce insan sözde sosyal mesafeye uyarak iletişimi sürdürdü. Sosyal mesafeye dikkat ettiysek de hastalığı bizler taşıdık ve yayılmasını bizler sağladık. Ta ki çözüm olarak devlet sokağa çıkma yasaklarını hayata geçirene kadar… Herkes evlerine kapandı ve yasaklar aldı başını gitti… Yapacak bir şey yok… Bu hepimizin iyiliği içindi elbette…
Ancak orta yaş üstü veya özellikle 65 üstü binlerce insan maalesef hayatını kaybetti… Neyse ki Türkiye, önlemler konusunda biraz erkenci davrandı da Avrupa’nın ve özellikle Amerika’nın bizimkinden daha beter haline gelmedik. Hastalığın kimlere bulaşıp bulaşmadığı, kimlerde hafif semptom veya ağır semptomla geçtiği ve geçeceği de çok net değil ve durum halen belirsizliğini koruyor. Sokağa çıkma yasakları vs. derken sağlıklı olan büyük bir çoğunluk bu yasağa uymak zorunda kaldı ve ölüm oranları azalmaya başladı… baktık ki çözüm oldu… Herkes iyice eve gömdü kendini. Yaklaşık 1 ay sonra karantine kalkınca, (neyse ki) Türkiye’de normalleşme sürecine girdik ve hayatın normale dönmesi harika…Kısmen de olsa 😉
Koronavirüs yüzünden biribirimiz için daha değerli mi olduk?
Dedim ya tüm dünyanın sınavı diye… Aslında herkes birbirine neden değer vermesi gerektiğini, hayatın neden güzel olduğunu anladı. Çünkü sonsuza kadar evde kalmak imkansız. Keza şu kısa dönemde bile insanların psikolojisi bozuldu. Ayriyeten madalyonun diğer yüzüne bakacak olursak, hem Türkiye’de hem de dünyanın bir çok ülkesinde, aynı evde aylarca kalmak zorunda olan binlerce insan olduğu için boşanma oranlarında artış olduğu haberlerini de duyduk. Her ne kadar birbirimizi özlediysek de aynı çatı altında karantinada birbirinden nefret edenlerde oldu elbette 🙂
Hayatımıza yeni kavramlar girdi
Sosyal mesafe ve maske kavramları eğer aşı bulunmaz ise hayatımızın bir parçası olmak zorunda ve bu hastalık tek tek ve yavaşça herkesi tüketene kadar ilerleyebilir… Mese şu ki sosyal mesafe ve maskesiz çıkmamak hayatımızın en yeni kavramları
Ara veriyorum…
Nihayetinde ben eve dönüyorum… Otobüs yolculuğu çok uzun sürecek…. Bu arada otobüs ve uçak bileti aynı fiyat. Ancak uçak seferleri başlamadığı için biz bir anca önce yol iznimizi aldık ve eve dönmek üzere otobüsle yola çıktık. Klasik 2 kişilik koltuklarda kanun gereği teker teker oturmak durumundaydık. Neyse ki öyle oldu yoksa onca yol yanında horyalan veya çok konuşan biriyle o yol çekilmezdi. Heleki koronavirüs döneminde, acaba yanımdakinde korona varmı diye düşünmek de cabası olurdu. Neyse işte maskeler falan takıldı ve yola çıktık. E tabi otobüsün yola çıkma hikayesinde bazı önemli ama gereksiz detayları atlıyorum. Ama çenesi düşük şöför ve şöför muavininin sabaha kadar susmayan çeneleri halen kulaklarımda çınlıyor. Şöfeeeer şöööfer 🙂
Aradan saatler geçti… Bir kaç polis kontrolünden sonra ara ara durduğumuz dinlenme tesislerinde sosyal mesafe kuralına uyarak verdiğimiz molalardan sonra the walking dead izleyerek geçirdim tüm yolu…
Elbette gece boyunca diğer bloglarımda bel altı şeyler yazdığımda oldu 🙂 Sonradan fark ettim ki yeni bir kategori oluşturmalıyım blogumda… Neyseki oyunlar, bloglarım, izlediğim dizim derken aradan saatler geçmiş. E tabi oturduğum yere çakılıp kalmak ayrı bir sıkıntı. İki kişi yan yana olduğumu hayal bile edemiyorum…
Yazmayı bırakmam gerek… Uykudan ölen ama uykuda gözü olmayan gözlerim… Göğün Turuncu selamını, göğün güneşe hazırlığını izlemek ister… zaten uyumak istesem de uyuyamam
Ara veriyorum…
Bugüm 13 temmuz…. Adanaya geleli 43 gün geçmiş…
Bu blogumu yazdığım 30 mayıstan bu yana 43 gün geçmiş ve ben halen blogumu düzenlemeye fırsat bulamamışım. Açıkçası blogumda teknik bir arıza falan oldu derken öyle biraz yazı hevesimde kaçtı. Tek yazı yazdığım blog bu da değil… O yüzden idare etmişsinizdir 🙂
Hayat Adana’da İstanbul’dakinden sonra biraz daha garip ve ilginç geliyor bana. Yıllarca İstanbul’da yaşadım. E tabi geçmiş yıllarda yine bir Adana ya gelmişliğim olmuştu. Bir müddet yaşadım falan derken o zaman da darbe olmuştu, İşlerim yine kesildi falan derken soluğu yine İstanbul’da aldım. Bu defa da bir kaç yıl sonra da İstanbul’da korona virüsten darbe yedik! Hoop, hadi bakalım yine Adana’ya ana evine… Ayrıca yakın zaman önce banyo penceremize yuva yapan bir kumru ailesinin pirelerinden 10 gün kadar muzdarip olduk ve ardından Adana’da hastaneye giderken yakalandığım kıyamet yağmur ortalığı sildi süpürdü… Kremler alerji haplerı vs derken, ta ki kuşlar yuvayı terk edene kadar baya bir uğraştık ısırıklar ve kaşıntıyla… Yuvayı da bozacak değiliz elbette… 😉
Covid-19 maske zorunluluğu
Koronavirüs Adana’da da hayatı, istanbul’daki kadar olmasa da, felç etmişti. Şu sıralar tüm yurtta normalleşme sürerken halen kanun ve kurallar gereği maske takma kuralları devam ediyor. Marketlere veya bir çok kapalı mekana maskesiz giremiyorsunuz.
Adana’da çocukluğum geçti. E tabi ö dönemdeki çevremden eser yok. Arkadaşlarım dediğim kişilerin çoğu hetero olanlardı zaten. Herkes evlenmiş çoluk çocuğa karışmış. Bende sözde trans yönelimim ama nonbinary kimliğimle yaşamaya devam ediyorum…
Bugün 6 Ağustos 2020 Perşembe
Koronavirüs etkileri tam azaldı derken haberlerde vaka sayılarında artış olduğu söylenince millet yine bi tedirgin oldu falan. Onca önlem vs derken hafif bir gevşemede yine vakalar arttı. Bazı haberlerde virüsün evrim geçirdiği söylenmekte ama durum halen belirsizliğini koruyor. Aklıma ilk gelen acaba yine korona tedbirleri gereği bir yasak çıkar mı ? Maalesef ne olacağı halen net değil ve kışa doğru durum daha da kötüleşir mi emin değiliz… Bu defa araya daha fazla zaman koymadan bu yazımı yayınlasam iyi olacak… Olur da eklemek gereken bir şeyler olursa ekleyeceğim.. Şimdilik korona’dan bu kadar Sevgiler…
1 OCAK 2021 Yılbaşında evde kal Merry Christmas
Kışa doğru vakaların artışıyla yeniden sokağa çıkma kısıtlamaları başladı ve kontrollü yasaklarla hayat devam ediyor. Bu yaşıma kadar yılbaşlarının çoğunda evde kaldım ama dışarısı sarhoşlardan ve it kopuktan geçilmiyor diye bunu kasten seçiyordum. E tabi dışarı çıktığım bir çok yıl başıda oldu. 2020 1 ocak yılbaşında travesti kulubü sahradaydım mesela 😅😂 Zaten ne olduysa 3 4 ay sonra oldu… Yani bu yazının başından beri olan her şey olmaya başladı. Tüm dünyada herkesin yılbaşını zorunlu olarak evde geçirdiği ilk yılbaşı olarak tarihe geçti. 2020 – 2021 de gerçekleşen korona salgınını ileride, okullarda, biyoloji derslerinde konu olarak işleyecekler.
Koronavirüs aşısı bulundu (güncelleme7 şubat 2021)
E tabi yukarıda bahsettiği tüm detayları okumadıysanız da olan bitenden haberdar ve herkes kadar nasibinizi almışsınızdır. Yasaklar, kısıtlamalar vs gibi detaylar. Bu arada yazılarımı yeni bloguma taşırken bazılarını güncelliyorum da. Herhalde en anlamlı güncelleme bu yazıya eklediğim bu son paragraf. Çünkü yakın zaman önce uzun zamandan sonra koronavirüs aşı bulundu ve tüm dünya rahat bir nefes aldı. Ancak önlemler ve yasaklar halen devam ediyor. Yetkililerin söylediklerine göre yıl sonuna kadar herkes aşılanmış olacak.
Süreç boyunca özellikle lgbt bireylerin bazıları bildiğiniz üzere koliye ara vermedi ve değişik gay arkadaşlık uygulamaları aracılığıyla görüşmeye devam eden kesim olduğunu inkar edemeyiz. Sadece lgbt kesim değil heteroseksüel kesim için de durum aynıydı. Elbette insanların bütün aktivite veya etkileşimlerini kökünden kesip atmak doğru olmazdı. Zaten insanız ve iyi niyet gösterip aylarca kimseyle görüşmeyen kişiler olduysa da, sürekli temas halinde olan kesim yüzünden salgın bir türlü durmadı. Tablonun en kötü halinin Amerika veya bazı Avrupa ülkelerinde daha kötü olması bir tesadüf değil sanırım. Elbette başka detaylar da söz konusu. Ancak insan etkileşimi salgının en büyük yayılma sebebiydi. Neyse, artık koronavirüs aşısını buldular ve gelecekten daha da umutluyuz. Bu yazıyla alakalı ekstra bir güncellemeye ihtiyacım olmaması dileğiyle. Sağlıklı ve mutlu hayatlar…
25 Ekim 2021 koronavirüs son durum
Dünya nüfusunun büyük bir çoğunluğuna çift doz aşılar yapıldı. Artık hayatımızdan çıkıp gidecek umuduna kapılmış olsak da henüz her şey bitmiş değil. Virüsün mutasyon geçirmesi, aşı karşıtları, kısmı bölgelerde kısıtlamalar derken kökten kurutuluş daha gelmemiş olsa da yakındır. Ama en azından bununla yaşamayı öğrendik. Ömrümüzden giden neredeyse 2 yıl. Bir daha böyle bir salgınla karşılaşmamak dileğiyle.