
İnternetin Sahibi Kim
İnternet artık bir lüks değil, milyarlarca insan için hayati bir hizmet. Hiç kendinize internetin sahibinin kim olduğunu sordunuz mu?
İnternet, yolculuğunun başlangıcında bir kabloyla birbirine bağlı iki cihaz arasında veri alışverişi sağlayan bir ağdı. Bugün kullandığımıza hiç benzemiyordu. Birçok insan internetin ne olduğunu ve nasıl çalıştığını anlama çabalarında başarısız olmaktadır: World Wide Web’in tarihi çok karmaşıktır ve doğuşundan önce çok fazla benzer teknoloji vardır.
Her hizmetin bir sahibi vardır. Ücretli otoyollar karayolu operatörlerine, telefon hatları ise telefon şirketlerine aittir. Peki internetin sahibi kim? Bu soruya cevap vermek çeşitli nedenlerden dolayı zordur.
İnternet Nedir?
İnternet, her bir cihazın diğer bağlı makinelerle veri alışverişi yapabildiği bir ağa bağlı devasa sayıda bilgisayardır. Bu ağ kablolar, telekomünikasyon kuleleri, yörüngedeki uydular ve iletişim teknolojilerinden oluşmaktadır.
Küçük bilgisayar ağları geçen yüzyılın 50’li yıllarının sonlarında bile mevcuttu. Daha sonra paket anahtarlamanın icadıyla birlikte üniversitelerde, devlet kurumlarında ve çeşitli şirketlerde daha büyük bilgisayar ağları ortaya çıkmaya başladı. 1990’ların başında İnternet, kişisel kullanıma yönelik bir hizmet olarak dünyanın dört bir yanındaki insanların kullanımına sunuldu.
Tüm bunlar, bugün bildiğimiz şekliyle internetin ortaya çıkmasına yol açtı.
İnternetin Tek Bir Sahibi Yoktur
İnternet bir anlamda fiziksel bir varlıktan çok soyut bir kavramdır. Ne patenti ne de telif hakkı vardır: World Wide Web’in kurucusu İngiliz Tim Berners-Lee, icadını ücretsiz ve herkesin erişimine açık tutmak için patentini almayı reddetmiştir. İnternetin sadece bazı bileşenleri (veri merkezleri, kablolar, uydular, yönlendiriciler, vb.) sayısız kişi, şirket ve devlet kurumuna aittir.
Dolayısıyla soruyu farklı bir şekilde sormak daha doğru: İnternet altyapısının sahibi kim?
İnternet Altyapısının Sahibi Kim?
En büyük İnternet hizmet sağlayıcıları (İSS’ler) İnternet altyapısının en büyük bölümüne sahiptir. Bunlar arasında ağ erişim noktaları, kablo dağıtımı ve yönlendiriciler yer alır.
Bugün 1,12 milyon kilometreden fazla denizaltı kablosu var ekvatorun etrafını 27 kez dolanmaya yetecek kadar
Telefon ağları ve ana İnternet omurgası birbiriyle yakından bağlantılı olduğundan, en büyük telekomünikasyon şirketleri (örneğin ABD merkezli AT&T, Spring ve CenturyLink) İnternet omurga ağlarının önemli bir kısmına sahiptir.
Tier-1 Operatörleri (İnternet Servis Sağlayıcıları)
Kademe 1 İSS’ler dünya çapında en fazla sayıda IPv4 adresine ve ağ erişimiyle ilişkili ekipmanın büyük kısmına sahiptir. Genellikle omurga İSS’ler altyapılarını daha küçük operatörlere kiralarlar ve onlar da son kullanıcılara İnternet erişimi satarlar.
Tier-1 operatörleri arasında Level 3 (ABD), Cogent (ABD), Telia Carrier (İsveç), NTT (Japonya), GTT (ABD), Tata Communications (Hindistan) ve Telecom Italia (İtalya) bulunmaktadır.
İlginç ve adil olmayan bir gerçek de internet altyapısının büyük kısmının (kuleler, kablo döşeme, vs.) inşasının vergi mükellefleri tarafından finanse edilmesi ve ardından tamamlanan ağların özel şirketler tarafından özelleştirilmesidir. Günümüzde internet altyapısının sadece küçük bir kısmı devlete aittir.
Google, Microsoft, Facebook ve Amazon ana faaliyetlerinin yanı sıra kıtalararası fiber optik kablolar da satın almakta ve geliştirmektedir. Birlikte, denizaltı kablolarının neredeyse %10’una sahipler. Bazı eleştirmenler, zaten güçlü olan şirketlerin İnternet’in tam kontrolünü ele geçirme olasılığı bulunduğundan, etkilerinin çok büyük ve tehlikeli olduğunu düşünmektedir.
İnterneti Kim Kontrol Ediyor ve Düzenliyor?
İnternetin kendine has özellikleri, onu düzenlemeyi çok zor hale getirmektedir. Büyük ölçüde kontrolsüz ve kendi kendini yöneten bir alan. Tüm internetin başında duran tek bir merkezi kuruluş yoktur.
Kısacası, internet bu şekilde çalışır. Bilgi paketler halinde gönderilir. Cihazlar, iletişimi yöneten bir dizi kural olan İnternet Protokolünü kullanarak birbirleriyle iletişim kurar. İnternet protokolü, birçok farklı rota arasından veri paketini hedefine yönlendirmek için bir yol seçer.
İnterneti düzenlemeye yönelik girişimler birçok kez yapılmıştır. Farklı ülkelerin hükümetleri çeşitli nedenlerle web altyapısının erişilebilir kısmını kontrol etmeye çalışmaktadır. Bu genellikle yasa dışı veya zararlı verilerle ilgilidir. Kısıtlayıcı tedbirler ya içerik düzeyinde (sakıncalı içeriğe sahip bir sitenin kapatılması) ya da kullanıcı düzeyinde (yasadışı materyal dağıtımı için cezai suçlamalar) uygulanır.
Bu şekilde, hükümetler yasalar yoluyla interneti bir dereceye kadar kontrol etme ve çevrimiçi korsanlığa ve yasadışı içerik dağıtımına karşı koyma yeteneğine sahip olmaktadır. Bazı ülkeler siyasi amaçlarla sansür uygulamakta, bu da kamuoyunda ifade özgürlüğü ve bilginin yayılması ile otoriter bir rejimin vatandaşlarını iletişim fırsatlarından nasıl mahrum bırakabileceği konusundaki endişeleri körüklemektedir.
İnternet üzerindeki kontrolün bir başka tezahürü de verilerin farklı grupların sahip olduğu altyapı üzerinden iletilmesidir. Büyük operatörler trafiği engelleyebilir veya ekipman tarafından sağlanan hizmetler için ücret talep edebilir. Ancak bunun yerine, kullanıcıların birbirlerinin ağlarını ücretsiz olarak kullanmalarına olanak tanıyan eşleştirme anlaşmaları yapıyorlar.
İnternet Standartlarını Belirleyen Kuruluşlar
Tüm kuruluşlar sadece kontrol etme ve yasaklama peşinde değildir. İnternet teknolojileri için ortak standartlar geliştiren ve teşvik eden insan grupları da vardır. Bu kuruluşlardan biri WC3’tür (World Wide Web Consortium). Web erişilebilirliğini, internet altyapısının birleştirilmesini ve sektör genelinde veri yönetimini sağlamayı amaçlayan web geliştirme standartlarını yayınlar.
Bir başka kuruluş olan Uluslararası Tahsisli Sayılar ve İsimler Kurumu (ICANN), World Wide Web’in istikrarını, güvenliğini ve performansını sağlamak için önemli veri tabanlarını koordine eder ve korur.
Ayrıca, İnternet Atanmış Numaralar Kurumu (IANA), İnternet Mühendisliği Görev Gücü (IETF), İnternet Mimarisi Kurulu (IAB), İnternet Mühendisliği Araştırma Görev Gücü (IRTF) ve IEEE Standartlar Birliği bulunmaktadır. Bu kuruluşların her biri, standartlar geliştirerek, kilit alanları doğrudan denetleyerek veya İnternet’in sorunsuz çalışması için gerekli olan veri tabanlarını koruyarak İnternet’in gelişiminde rol oynamaktadır.
İnternet Servis Sağlayıcıları ve Ağ Tarafsızlığı
Ağ tarafsızlığı kavramı, web sağlayıcılarının tüm bilgi türlerine eşit davranması gerektiğidir. Tarafsızlık ilkelerine uygun olarak, kullanıcıları belirli içerik sağlayıcıların hizmetlerine yönlendirmemelidirler.
Ağ tarafsızlığının hem savunucuları hem de karşıtları vardır. Bu konuda bazen dünyanın farklı yerlerinde hukuki mücadeleler patlak vermektedir. Konseptin savunucuları, ağ tarafsızlığı olmadan küçük geliştiricilerin yok olmak zorunda kalacağını ve bunun da kaçınılmaz olarak içerik sektöründe bir tekele yol açacağını savunuyor. Bu nedenle birçok ülkede, herhangi bir sağlayıcının piyasayı tekeline almasını önlemek için kurulmuş antitröst makamları vardır.
Aynı zamanda, bazı teknoloji uzmanları ağ tarafsızlığının etkisiz olduğuna inanıyor. Google, Amazon ve Facebook gibi teknoloji devlerinin zaten çok fazla etkisi var.
Google ve Facebook artık trafiğin %70’inden fazlasını oluşturuyor. İnternet hizmetlerinin yaklaşık üçte biri Amazon Web Services bulut platformu üzerinde çalışmaktadır.
Verilerin Sahibi Kim?
Verilerin yasal mülkiyeti veya fikri mülkiyet konusu da toplumda tartışılan bir konudur. Teknoloji şirketlerinin kullanıcıları hakkında büyük miktarlarda veri toplama alışkanlıklarını çevreleyen tartışmalar, bu verilerin gerçekte kime ait olduğu sorusunu gündeme getirdi.
Facebook gibi siteler çevrimiçi davranışlarınız hakkında bilgi toplar. Ancak Facebook bu verilerin tek kullanıcısı değildir: reklam veya diğer amaçlarla başka bir kuruluşa satılabilir.
“İnternetin sahibi kim?” sorusuna yanıt ararken, başka bir soru daha sormakta fayda var: İnternette yaratılan ve dağıtılan verilerin sahibi kim? Sonuçta, para kazanmanın ve muhtemelen İnternet üzerinde kontrol sahibi olmanın ana kaynağı onlar.
Dijital bilginin mülkiyeti karmaşık bir konudur çünkü bu bilgiye kimin sahip olması gerektiğine dair tek bir kural yoktur. Ancak, Facebook gibi verilerin üretildiği platformun sahibi olan şirketin yasal olarak verilerin sahibi olduğunu varsaymak mantıklıdır.
Peki İnternetin Sahibi Kim?
İnternet altyapısının büyük bir kısmı birkaç büyük telekomünikasyon şirketine aittir. Dolayısıyla internetin birkaç şirkete ait olduğunu söyleyebiliriz. Bu kısa, oldukça doğru ancak kapsamlı olmayan bir cevaptır.
“İnternette iktidarda kim var” sorusu da benzer şekilde yanıtlanabilir: küçük bir şirketler grubu. Farklı ülkelerin hükümetleri internetin bazı alanlarını kontrol etmeye çalışsalar da, eylemleri genellikle beklendiği kadar etkili olmamaktadır: yasal önlemler teknolojinin gelişimine ayak uyduramamaktadır. Bu da bugün sadece 4-5 şirketin internetin çoğunu kontrol ettiği anlamına geliyor.
Dijital verilerin sahipliğini belirlemek, bir iletişim kulesinin veya döşenmiş bir kablonun sahipliğini belirlemekten daha zordur. Üstelik bu konudaki yasalar ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. Ancak yalnızca İnternet verilerinden bahsediyorsak, bunların sahipleri, kaynakları verileri yaratan şirketlerdir. Çoğunlukla, bunlar altyapının sahibi olan ve İnternet alanını kontrol eden kuruluşlardır.